Özcan Deniz eski eşi Feyza Aktan’ın oğlu Şimal’i kendisinden kaçırdığını söyleyerek, “Geçen yıl oğlumun doğum gününde yaşadığım zalimlik bu yıl de sahnelendi” dedi.
2018 senesinde Feyza Aktan ile evlenen ve Şimal isminde bir oğlu olan Özcan Deniz, geçtiğimiz aylarda olaylı bir boşanma ve velayet davası yaşadı.
Özcan Deniz’den sertlik gördüğünü iddia eden ve mahkeme başvuran Aktan, oğlu Şimal’in velayetini aldı. Sertlik davasından beraat eden Deniz ise eski eşi Aktan’ı affettiğini söylemiş oldu.
Sadece eski eşler içinde gene gerginlik yaşandı. Deniz, 4. yaş gününde oğlu Şimal’in kendisinden kaçırıldığını söylemiş oldu.
Toplumsal medya üstünden izahat icra eden Özcan Deniz, Feyza Aktan için oldukça sert konuştu.
Deniz açıklamasında, “Geçen yıl oğlumun doğum gününde yaşadığım zalimlik bu yıl de sahnelendi.” dedi.
Toplumsal medya hesabından açıklamalarda bulunan Özcan Deniz şu ifadeleri kullandı;
“Aynı oyun tekrardan sahnelendi. Gene aylardan nisan, gene sen benden uzaklara kaçırıldın ve gene kötüler konseyi bir şeylerin ardında! Muhtemelen geçen yıl olduğu şeklinde, Anneler Günü için de bir Instagram şovu hazırlanıyor. ‘Mağduru’ oynamanın tadına varıldı bu sebeple. Netice alamadıkça seni kullanmaktan bir adım bile geri atmadan aynı filmi yeniden yeniden oynuyorlar.
Daha önceki oyun beni velayet davasından geri çekmek içindi, şimdi ise işledikleri suçlara göz yummamı sağlamak. Aslına bakarsak affetmiştim, fakat galiba amaç hem de haber olmayı da sağlamak (bu sebeple geçen yıl çalışmıştı bu) ve ulaşılamayan hedeflere ulaşmak! Bunun için de oldukca güzel kullandılar herkesi. Sessizliğimi ve çaresizliğimi de sonuna kadar sömürdüler. Senin tek suçun benim oğlum olman. Bir garibanın oğlu olsaydın çoktan seni kapıma bırakıp kayıplara karışmışlardı.
Düzgüsel şartlarda 5 metre bile yakınıma yaklaşamayacak insanlara bu cesareti ben verdim. O şekilde ki; senin gözünün önünde babana tekme tokat girişecek kadar taraflı programlara çıkıp şuursuzca ‘tekrar olsa tekrar yaparım’ diyerek tehdit edecek kadar senin tek yaşam garantin olan babanın 30 senelik kariyerini ve alın terini iftiralarla bitirmeye çalışacak kadar, benden 700 km öteye kanunları, haklarımızı, senin menfaatlerini hiçe sayıp götürecek kadar cesaretlendiler.
Benim onayım ve haberim olmadan seninle ilişkimizi çıkmaza sokacak kadar uzağa, bir bilinmeze sürüklediler. Daha doğrusu taşındılar. Ve giderken değil, gittiğinizde bana haber verildi. Samimiyetsiz “iyi niyet” davranışları sergileyerek, işlenilen şuçu hafifletmeye çalışıyorlar. (istediğin süre gelip görebilirsin v.s) Seni oraya gelip alarak otellerde, sana ilişkin olmayan odalarda ve ortamlarda görmemi sağlamaya çalışıyorlar..
O şekilde olsun ki tekrar geldiğimde otele gitme fikri senin benimle gelmeni engellesin diye. Bana en azından bir hazırlık yapma şansı bile tanınmadı. Ve orada seni almaya geldiğimde, senin yanında ne şeklinde bir saldırıya uğrayacağım belli değil. Fazlaca belli oraya çekilmeye çalışılıyorum.
Ben burada, odanın olduğu oyuncaklarının olduğu, arkadaşlarının ve seni seven onca insanoğlunun olduğu evinde umuyorum oğlum seni. Üç haftadır göremiyorum seni. Senden özür arzuluyorum bu cesareti onlara baştan verdiğim için.Ilkin doğum günü hazırlıkların bana “göndereceğim” diye yaptırıldı sonrasında kanunlara ve bizlere verilen haklara bile karşı gelmiş olarak götürüldün. Tıpkı geçen doğum gününde yapıldığı şeklinde. Dedim ya “aynı film oynanıyor.
Okula yazdırdım, okuldan alındın ve sonrasında “bizi eve hapsettin” diye akla zarar gerekçeler yayınlandı. Amaç kendilerine otomobil aldırtmaktı. Kısaca mal talebiydi. Alırdım mesele değil fakat “oğlumun kemerini bağlamadan otomobile bindiremezsin” dediğimde bana alaycı mesajlar attılar. Ben senin güvenliğini tehlikeye atarak bunu yapamazdım.
Birçok ailenin hayalini kurup oturamadığı eve “dağ başı burası” dendi ve götürüldün. Bu “dağ başı” denilen yer babanın ve birçok kuzeninin oturmuş olduğu, deniz seviyesinde, her türlü ihtiyacının (okul ve hastanen de dahil) adım atma mesafesinde olduğu uygar ve imkanlarla dolu, kent büyüklüğünde bir yer.
Kaç babalar günümüz, 23 nisanımız, bayramımız ve kaç doğum günümüz katledildi! Hepsi defterimde yazıyor oğlum. Keşke bu şekilde olmasaydı ve keşke hepimiz payına düşeni yaşayıp seni mutlu etmek için benim kadar çıkarsız uğraşsaydı.
Fakat artık üzülmüyorum. Hatta hüzünlü de olsam “mutluyum”. Zira bu zalimlikler seni ve beni daha mutlu günlere hazırlıyor. Ben gene hep olduğu şeklinde adalete inanıyor ve yerini bulacağı günü umuyorum. Senin haklarını korumak için o mahkeme kapılarında 1 saniye bile yüksünmeden hazır bekleyeceğim. Seni oldukca fakat oldukca seviyorum oğlum.
Mutlu yaşlar. Bu mektup her insana “Asla duyar kasmayın. Kimse ilgilenmek zorunda da değil. Hak hukuk tanımadan, ne olup bittiğini bilmeden, benim sessizliğimi de fırsat bilip cesaretlendirdiğiniz icin siz de minimum benim kadar suçlusunuz. (lafım her insana degil. Bilen biliyor) Ben oğlum kullanılarak oynanan bir oyunu bozmaya çalışıyorum.Burada oğlunu korumaya çalışan bir babadan öte biri değilim.”
Kaynak: webhane.com