Haşimoto hastalığının tiroid bezi hastalıkları içinde en sık görülen hastalıklardan bir tanesi bulunduğunu belirten Erem, “Bu hastalık tiroid bezi iltihabının (tiroiditler) ve tiroid bezinin azca emek harcaması sonucu ortaya çıkan hipotiroidi hastalığının da en sık nedenidir” dedi.
Hastalığın en sık 30-50 yaş arası hanımlarda görülürse de çocuklar da dahil her yaş grubunda görülebildiğini kaydeden Erem, “Haşimoto tiroiditinin toplumda görülme sıklığı ortalama yüzde 2 olup hastalık toplumun yüzde 5’ini yaşamlarının bir noktasında etkisinde bırakır. Senelik yeni olay görülme oranı binde 0.3-1.5 olup, hanımlarda erkeklere nazaran 15-20 kat daha sık olarak görülmektedir. Olguların yüzde 95’i hanımdır. En sık 30-50 yaş arası hanımlarda görülürse de çocuklar da dahil her yaş grubunda görülebilir. Erişkinlik çağındaki kızlarda senelik yeni olay görülme oranı ise yüzde 0.8-1.6’dır” diye konuştu.
Hastalığın gelişiminde risk faktörleri nedir?
Hastalığın gelişiminde risk faktörlerini sıralayan Erem, “Cinsiyet: Haşimoto hastalığı hanımlarda daha sık görülmektedir.Yaş: Orta yaşta daha sık görülür. Genetik: aile bireylerinde tiroidle ilgili yada başka bir otoimmün hastalık bulunanlarda Haşimoto hastalığı gelişme riski daha yüksektir.Öteki otoimmün hastalıklara haiz olanlarda olmayanlara nazaran Haşimoto hastalığı görülme sıklığı fazladır. Radyasyona maruz kalma: Aşırı düzeyde çevresel radyasyona maruz kalanlarda Haşimoto hastalığı daha sık görülür” dedi.
Hastalığın genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerin otoimmün süreci tetiklemesiyle ortaya çıktığını kaydeden Erem, “Bu hastalık, genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerin otoimmün süreci tetiklemesiyle ortaya çıkar. Hastalığın aile fertleri içinde sık görülmesi, kardeşlerde görülme riskinin ortalama 20 kat artması, tek yumurta ikizlerde görülme olasılığının yüzde 30-60 oranında olması (çift yumurta ikizlerinde ise bir tek yüzde 3), Down sendromu ve Turner sendromu şeklinde kromozom bozukluğu ile seyreden hastalıklarda daha sık görülmesi, çoğunlukla guatrlı olgularda HLA-DR5 doku antijeni, atrofik formlarda HLA-B8 doku antijeni ve DR3 antijeni, tüm vakalarda ise CTLA-4 (sitotoksik T lenfosit antijen-4) geni ile ilişkili olması genetik yatkınlığı göstermektedir.
Otoimmün süreci başlatan çevresel faktörler içinde; bakteri ve virüs enfeksiyonları, stres, sigara kullanımı, aşırı iyot alımı, gebelik, iyonize ışınım, cinsiyet hormonları, selenyum eksikliği, toksinler (zehirleyici maddeler), kimyasal çözücüler, ağır metaller ve interferon alfa ve lityum şeklinde bazı ilaçlar sayılabilir. Bu yüzden hastalıktan korunmak için ve tedavide bu çevresel faktörlerden kaçınılmalıdır. İyotsuz tuz kullanılmalı, stresten uzak durulmalı ve sigara kullanımı var ise kesilmelidir. Hastalık sürecinde ortaya çıkan otoimmün reaksiyonda tiroid bezinde iltihabi hücreler birikir. Kanda başlıca anti-tiroid peroksidaz (Anti-TPO), anti-tiroglobulin (Anti-Tg) ve blokan (engelleyici) TSH-reseptör (TSH-R) antikorları ortaya çıkar. Antikor yöntemiyle tiroid hücresinde nekroz/apopitoz sonucu hücre ölümü meydana gelir. Ek olarak anti-TPO antikorları, TPO enzim aktivitesini inhibe ederler. Blokan TSH-R antikorları da TSH hormonunun tesirini engeller. Haşimoto hastalığında otoimmün tepki tipik olarak süratli ve harap edicidir. Netice olarak ilerleyen süreçte ölüm vakasının gerçekleştiği tiroid bezi hücrelerinde hormon üretimi yapılamadığından hipotiroidi hastalığı meydana gelir” diye konuştu.
“Başlangıçta çoğu zaman herhangi bir emare yada yakınma yoktur”
Hastalığın başlangıçta herhangi bir emaresi olmadığını ifade eden Erem, “Başlangıçta çoğu zaman herhangi bir emare yada yakınma yoktur. Bazı hastalar boğazda dolgunluk hissinden yakınma edebilir. Hastaların ilk başvuruları belirtinin olmadığı ötiroididen (kanda tiroid hormon düzeyleri düzgüsel) hipotirodide izlenen emarelere kadar değişken ve geniş bir aralıktadır. En sık karşılaşılan tablo; herhangi bir belirtinin olmadığı guatrlı orta yaşlı bir hanımdır. Hastalığın erken döneminde yüzde 2-4 olguda tiroid hücre hasarı ile dolaşıma karışan tiroid hormonları sebebi ile geçici tirotoksikoz (Hashitoksikoz) (zehirli guatr) tablosu görülebilir. Bu zamanda sinirlilik, terlemede artma, sıcağa tahammülsüzlük, çarpıntı, kilo kaybı, nefes darlığı, halsizlik ve bitkinlik şeklinde tirotoksikoz emareleri olabilir. Hastalar bu periyodu çoğu zaman bilincinde olmadan geçirebilirler. Hastalığın farkındalığını hipotiroidinin gelişme hızı ve sertliği belirler.
Hashimoto tiroiditi, tiroid fonksiyonunun çoğu zaman yavaş bir halde yitirilmesine niçin olur. İlk başvuruda hastaların yüzde 20’sinde hipotiroidi vardır. Aşikâr hipotiroidi geliştikten sonrasında hipotiroidi kalıcı hâle gelir. Bu kez da halsizlik-güçsüzlük, iştahsızlık, üşüme hissi ve soğuğa dayanamama, kabızlık, sinirlilik, unutkanlık-hafıza zayıflaması, baş ağrısı, depresyon, uykuya eğilim, cilt soğuk, nefes ve sarı, kuru ve kalınca, terlemede azalma, kilo alma, saç ve kıl dökülmesi, saçlarda kalınlaşma ve kabalaşma, ses kalınca ve boğuk, çatallı konuşma, konuşmada yavaşlama, dilde gelişme, yüzde ve bilhassa göz kapaklarında, ciltte şişme (ödem), çarpıntı, nefes darlığı, işitmede azalma, kas ağrıları ve krampları şeklinde hipotiroidide görülebilen emare ve bulgular ortaya çıkar. Fakat bu emare ve bulgular hipotiroidiye özgü değildir. Aşikar hipotiroidi geliştikten sonrasında hipotiroidi neredeyse tüm hastalarda kalıcıdır, yaşam boyu devam eder. Serum tiroid hormonlarının düzgüsel ve TSH hormonunun yüksek olduğu subklinik hipotirodinin açık hipotiroidiye ilerleme sıklığı senelik ortalama yüzde 4-5 (Yüksek TSH+Anti-TPO varlığında), yüzde 2.4 (bir tek yüksek TSH hormonu) ve yüzde 1-3 (bir tek anti-TPO varlığında) oranlarındadır” dedi.
“Haşimoto hastalığı genel olarak iyi seyirli bir hastalıktır”
“Haşimoto hastalığı genel olarak iyi seyirli bir hastalıktır” diyen Erem, “ Aşırı endişeye, korku ya da ürkü halletmeye gerek kalmamıştır. Bu hastalıkta tiroid bezinde çoğu zaman yalancı nodüller görülür, fakat kimi zaman fizik muayene yada ultrason(US) şeklinde görüntüleme şekillerinde gerçek nodül yada nodüller saptanabilir. Bilhassa 1 santimetre’nin üstündeki gerçek nodüllerde tiroid lenfoması (tiroidde lenf kanseri) (çoğu zaman B-hücreli ve/yada Non-Hodgkin lenfoma) ve papiller tiroid kanser riski vardır. Hashimoto hastalığında B-hücreli lenfoma gelişme riski düzgüsel insanlara nazaran ortalama 66 kat daha yüksektir. Bu yüzden tiroid US’de kanser şüphesi olan nodüllere ne olursa olsun tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılmalıdır” dedi.
Hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi şeklinin olmadığını kaydeden Erem, “Haşimoto hastalığında hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi şekli yoktur. Tiroid hormonlarının düzgüsel olduğu ötiroid dönemdeki hastalarda tedavi gerekmez. ‘Bekle ve gör’ yaklaşımı tercih edilir. Subklinik hipotiroidisi olan bazı hastalarda tiroid hormon tedavisi gerekebilir. Aşikâr hipotiroidi gelişen hastalarda ise ne olursa olsun tiroid hormonu ile yaşam boyu yerine koyma tedavisi yapılmalıdır. İlaç ne olursa olsun sabah aç karına ve kahvaltıdan minimum 30 dakika ilkin alınmalıdır” diye konuştu.
“Haşimoto hastalığına hususi bir rejim programı yoktur”
Hastalıkla ilgili hususi bir rejim proğramı olmadığını belirten Erem, “Haşimoto hastalığına hususi bir rejim programı yoktur. Bu hastalıkta iyota aşırı maruziyet otoimmüniteyi tetikleyerek antikor düzeylerini yükseltip tiroid bezi harabiyetini artırma yöntemiyle hipotiroidiyi derinleştirdiğinden iyot içeren tuz, vitamin hapları, antiseptikler vs kullanılması önerilmez. Bununla beraber alınan iyot miktarı oldukça yüksek olmadığından iyot kısıtlamasını lüzumlu görmeyen yazarlar da vardır. Haşimoto hastalığı olanlarda Çölyak hastalığı daha sık görülmesine karşın glütensiz bir rejimle beslenmenin Haşimoto hastalığına katkısı net olarak bilinmediğinden ve hastalığın seyrini değiştirmediğinden rutin olarak bu şekilde bir diyetin kullanılması önerilmemektedir” şeklinde konuştu.
Haşimoto Tiroiditli Hastalar Hamile Kalabilir mi?
Haşimoto Tiroiditli hastaların hamile kalabileceğini kaydeden Erem, “ Evet, kalabilir. Fakat gebelik öncesi, gebelik süresince ve gebelik sonrasında yapılması ve dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan mühim durumlar vardır. Haşimoto hastalığı bulunan hanımlarda gebelik planlanması hâlinde, öncesinde TSH, ST3, ST4 hormonları ve tiroid otoantikorları ne olursa olsun bakılmalı, gebelik öncesi TSH: 0.5-2.5 mU/L olmalı ve mümkünse hasta bir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı tarafınca görülerek değerlendirilmeli ve takibe alınmalıdır” ifadelerine yer verdi.
Haşimoto Hastalığı Olanlarda Başka bir Otoimmün Hastalık Araştırılmalı mıdır?
Evet. Araştırılmalıdır. Şu sebeple bu hastalık ile beraber öteki otoimmün hastalıkların birlikteliği ve görülme sıklığı artmıştır. Bu hastalıklar içinde; kronik otoimmün gastrit (mide iltihabı), vitiligo ve romatoid artrit, Tip 1 şeker hastalığı, Addison hastalığı (Kronik böbrek üstü bezi yetmezliği), Çölyak hastalığı, kronik hepatit, Myastenia Gravis (bir tür kas hastalığı) ve pernisiyöz anemi (kansızlık) sayılabilir. Dolayısıyla hastanın hikayesi (anamnez) ve fizik muayenesinde bu hastalıklara ilişkin emare ve bulgular var ise tanı için ne olursa olsun ileri tetkikler yapılmalıdır” diye konuştu.
Kaynak: webhane.com